2 Mart 2011 Çarşamba

Akademik sansürde devlet-akademi işbirliği


Radikal, 02/03/2011

DİLEK KURBAN

Akademisyenlere devlet memuru sıfatı verilerek memuriyetleri bilim insanı kimliklerinin önünde tutuldu.
Türkiye’de akademinin devlet üniversiteleri aracılığıyla kurulmuş olması, üniversite ile devlet arasında organik ve ideolojik bir bağ kurulmasını sağlamıştır. Öyle ki, akademisyenlere ‘devlet memuru’ sıfatı verilerek memuriyetleri bilim insanı kimliklerinin önünde tutulmuştur. Herhangi bir kamu kurumunda çalışan bir memurdan farklı addedilmeyen öğretim üyelerinden devlete biat etmeleri beklenirken, üniversite yönetimleri de amacın hasıl olmasının garantörleri olarak polislik rolünü üstlenmişlerdir. 
Bu durum, üniversitelerin işyeri gibi yönetilmesine, ideolojik olarak devlete yakın duran yöneticilerin akademik kadroya siyasi baskı ve sansür uygulamalarına, belirgin bir siyasi pozisyonları olmayıp da sahip oldukları mevkii bir iktidar aracı olarak gören yöneticilerinse öğretim kadrosu üzerinde tahakküm kurmalarına olanak sağlamıştır. Çoğu devlet üniversitesini birer kamu kurumuna, akademisyenleriyse memura dönüştüren bu sistemin bekçileri yine akademisyenlerdir. Devletle üniversiteler arasındaki mesafesizlik, öğretim üyeleri ve üniversite yöneticilerinin siyasi, ideolojik veya kişisel nedenlerle hazzetmedikleri meslektaşlarını akademik etiğe aykırı davranmakla, gayribilimsel veya siyasi olmakla suçlayarak kolayca yaftalamalarını sağlamış, üniversiteler içerisinde küçük iktidarlar oluşmasına yol açmıştır.

Bir iktidar adacığı 
2004 senesi. 1990’larda binlerce köyü boşalttığını, milyonlarca Kürt sivili yerinden ettiğini yıllarca reddeden devlet, sorunun varlığını daha fazla inkâr edemez. AB ve BM’nin baskısı sonuç verir; hükümet, zorla göç mağdurlarının sayısını, koşullarını, devletten beklentilerini saptamaya yönelik bağımsız bir araştırma yaptırmayı kabul eder. DPT’nin açtığı kamu ihalesini, nüfus araştırmaları konusunda Türkiye’nin en yetkin akademik kadrosuna sahip Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü kazanır. Enstitü, niceliksel ve niteliksel olmak üzere iki ayağı olup, 14 ilde uygulanan ‘Türkiye Göç ve Yerinden Olmuş Nüfus Araştırması’nı (TGYONA) 2004 sonlarında başlatır. 
Aynı tarihlerde, Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı (TESEV) da ‘zorunlu’ Kürt göçüne ilişkin bağımsız bir çalışma başlatır. TESEV’in Demokratikleşme Programı bünyesinde 5 akademisyenden oluşan bir araştırma grubu kurulur. Saha araştırması niteliksel yöntemle dört ilde gerçekleştirilen araştırma, literatür taraması, dünya örnekleri incelemesi ve hükümet politikalarının analizini içerir. Grubun üyelerinden biri, HÜNEE öğretim üyesi ve TGYONA ekibi mensubu Doç. Dr. Turgay Ünalan’dır. Ünalan’ın TESEV çalışmasına katkısı, literatür taraması ve dünya örneklerinin incelenmesi ile sınırlıdır. 
TESEV grubu, 19 aylık araştırmanın ön bulgularını, Ekim 2005 tarihli bir raporla kamuoyuna duyurur. DPT Müsteşarlığı, üzerinde Ünalan’ın da ismi olan raporun yayımlanmasından birkaç gün sonra, Hacettepe Rektörlüğü’ne, TESEV raporunu eklediği bir yazı gönderir. Rektörlük, işvereninden gelen mesajı alır, Ünalan hakkında soruşturma başlatır. Tam 13 ay sürecek soruşturma süresince, Ünalan HÜNEE’deki idari görevlerinden ve TGYONA’dan uzaklaştırılır. Sonuçta 1/30 oranında maaştan kesme cezası alan Ünalan, açtığı davadan da sonuç alamayınca, üniversiteden ayrılmaya karar verir. BM’den aldığı iş teklifi üzerine, Türkiye’den de. 
Türkiye’nin en yetkin demograflarından birisinin ülkeden ayrılmasına neden olan olaylar, bir devlet kurumu olan DPT’nin, bağımsız bir akademik araştırma yapılması amacıyla açtığı kamu ihalesini kazanan üniversitenin rektörlüğüne, o üniversitedeki bir öğretim üyesini şikâyet etmesiyle başladı. DPT’nin hesabını sorduğu, sadece Hacettepe’ye verdiği para değildi elbette; o paranın ima ettiği biattı da aynı zamanda. Öte yandan, sorumluluk sadece DPT’ye ait değil. Asıl sorun, akademik özgürlüğü gerekçe göstererek öğretim üyesini korumak yerine, onu temelsiz suçlamalara dayanan bir soruşturmaya tabi tutan rektörlük ve enstitünün tutumunda.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder